Mustafa Kemal'den Ermeni Soykırımı, Halide Edip'ten Suikast İtirafı

, , No Comments


Mustafa Kemal 1926 tarihinde bir Amerikan gazetesine verdiği demeçte “Ermeni soykırımı”nı itiraf ederken, Halide Edip Adıvar’ın da kendisine suikast düzenlemek isteyen ekibin içinde olacağını ancak son anda bundan vazgeçtiğini söyledi…

Los Angeles Examiner gazetesinin 1 Ağustos 1926 tarihli sayısında birinci sayfadan verilen Mustafa Kemal ile söyleşide İsviçreli sanatçı ve gazeteci Emile Hilderbrand’ın imzası yer alıyor.

ERMENİ SOYKIRIMININ İTİRAFI
Mustafa Kemal’in söylediği çarpıcı şeylerin başında, milyonlarca Hristiyanın İttihatçılarca kitleler halinde evlerinden yurtlarından sürgün edildikleri ve katledildiklerine dair açıklamaları geliyor. Sadece soykırımı sözcüğünü kullanmıyor ama açık seçik olarak böyle bir katliamın yapıldığı ifade ediyor:
“…eski Jön Türk Partisi artıkları, kitleler halinde, evlerinden/yurtlarından acımasızca sürülen ve katledilen milyonlarca Hıristiyan tebamızın hayatlarından sorumludurlar…”

MUHALEFET DARAĞACINA
Muhaliflerine karşı ’’ …Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyetine karşı komplo düzenlemeyi planlayanlara acı bir ikaz olarak darağacına çıkana kadar durmayacağım.’’ sözleriyle tehdit savurmaya devam ederken onları nasıl imha ettiğini de açıklıyor.

PONTOS VE KÜRDİSTAN’DA CUMHURİYETE KAFA TUTANLARI UN UFAK ETTİĞİNİN İTİRAFI
Pontos sözcüğünü kullanmıyor ama Anadolu’nun iç bölgeleri diyerek kastettiği yerlerden biri Pontos tabii ki. Ancak Kürdistan sözcüğünü kullanıyor:

’’Kürdistan’da ve Anadolu’nun iç bölgelerinde cumhuriyet iradesine kafa tutma cür’etine kalkıştıklarında demir bir elle un ufak ettim hepsini ve misal, liderleri olan altmıştan fazlasını darağacında sallandırdım. Bu unsur dersini aldı ve bir daha benimle boy ölçüşmeye kalkmaz artık.’’

HALİDE EDİP ADIVAR’IN KENDİSİNE YÖNELİK SUİKAST İTİRAFI
Kendisine yönelik suikast planlarından birinde Halide Edip’in kandırılarak kullanılacağını söylüyor:
‘’Bu kadını, bana içinde bir bomba olan bir çiçek buketini vermeyi kabul etmeye kandırdılar; ben buketi aldığımda bomba patlayacak ve herkes havaya uçacaktı.’’


Attila Tuygan’ın çevirdiği yazının tamamını aşağıda yayınlıyoruz:

KEMAL TÜRKİYE’DEKİ SİYASî MUHASIMLARDAN DAHA ÇOK İDAMLAR OLACAĞINA SÖZ VERİYOR

Cumhurbaşkanı Bir Zamanlar Arkadaşı Olan, Suikastçılara Katılmış Kadını Affedeceğini Söylüyor

(Türkiye’nin Diktatörü 22 Haziran’da (1926) İsviçreli sanatçı ve gazeteci Emile Hilderbrand’la bir söyleşi yaptı) Yayım tarihi: 1 Ağustos 1926

Mevkisi ne kadar yüksek olursa olsun suçlu herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyetine karşı komplo düzenlemeyi planlayanlara acı bir ikaz olarak darağacına çıkana kadar durmayacağım. Tam da cumhuriyetimizin genç bir bedende yeniden dünyaya geldiği saatlerde milletimiz başka hiçbir milletin yaşamadığı doğum sancıları çekmiştir.

Bizler harici düşmanlarla veya harici tertipçilerle birlikte hareket ettiklerinden emin olduğumuz düşmanlarla mücadele ederken halkımızın her mevkiden, her tabakadan insanlarımız milletimizi yabancı boyunduruklardan kurtarmak için çok büyük bir coşkuyla bir araya geldiler. Lakin millet harici alçaklara kıymetini ispatlar ispatlamaz eski siyasî tertip ekolünden gelen bazı unsurlar pençelerini göstermeye başladılar. Cumhuriyetimize yönelik olarak iki unsurdan kaynaklanan bir tehditle yüz yüze geldik.

Bunlardan biri dinî taassupla siyasî ahmaklığı birleştirmiş ve geçmişte, çeşitli padişahların devirlerinde devletin şahsi menfaatler için sefahat, suiistimal ve rüşvet vasıtasıyla istismar edilen bir organizma olduğuna inanan bir gruptu. Halife ve padişahı yok ederek bu meş’um ve menfur hükümet teorisinin ikili köküne baltayı vurdum. Bu teoriyi temsil eden şahısları sürgüne gönderdim. Bu siyaset ekolünün yandaşları her şeyi dinsizlikle yorumlamaya kalktılar ve din kisvesi altında cumhuriyetimize karşı tertiplere giriştiler.

ALTMIŞ LİDER DARAĞACINDA

Kürdistan’da ve Anadolu’nun iç bölgelerinde cumhuriyet iradesine kafa tutma cür’etine kalkıştıklarında demir bir elle un ufak ettim hepsini ve misal, liderleri olan altmıştan fazlasını darağacında sallandırdım. Bu unsur dersini aldı ve bir daha benimle boy ölçüşmeye kalkmaz artık.

İkincisi, benim hâlihazırda merhametsizce uğraştığım grup; bunlar cumhuriyetten önce bütün dünyanın Jön Türkler diye bildikleri adamlar. Bunlar, her türden siyasî maceraperest, yarı cahil terakkiperverler ve sefih yaradılışlı adamlar. Dâhili ve harici düşmanlarımızla dövüştüğümüz günlerde bu unsur bize katılmış, saflarımızda dövüşmüştü. İlk başlardan itibaren insiyakları hakkında şüphelerim vardı. Lakin memleketimiz harici boyunduruktan kurtulduğunda bunların metotlarını düzeltmelerini ve vatansever olmalarını arzu ve ümit ettim ve bunun için dua ettim. Kısa sürede anladım ki, ümitlerim boşunaydı ve dualarım cevap bulmamıştı. Bütün dikkatimi hareketlerinin üstüne yoğunlaştırarak sabırla bekledim

GİZLİ İSYANCI HAREKETLER

Siyasî muhalefeti teşkil ettiler. Ben samimi ve dürüst siyasî muhalefeti bastırma eğilimi gösteren bir diktatör değilim, çünkü bir cumhuriyet eleştirilere katlanamazsa cumhuriyet demek değildir. Lakin ahlaksız, yozlaşmış ve vicdansız bir grup siyasî maceraperest siyasî muhalefet kisvesi altında tahrik hareketlerine kalkıştığında onu, oluk oluk kan akmasını önlemek gayesiyle ibretlik bir merhametsizlikle sindirmek hükümet etmekle sorumlu insanların en mukaddes görevidir.

(…)

Bu, eski Jön Türk Partisi artıkları, kitleler halinde, evlerinden/yurtlarından acımasızca sürülen ve katledilen milyonlarca Hıristiyan tebamızın hayatlarından sorumludurlar ve cumhuriyet nizamından huzursuz olmuşlardır. Onlar şimdiye dek talan, yağma ve rüşvetle yaşamışlardır. (…)

Erkekçe ortaya çıkıp benim hükümetimi yıkmak için silahlı bir devrim planlamış olsalardı çok daha fazla saygı duyardım onlara. Lakin muzaffer cumhuriyete şevkle yapışıp destek vereceklerine vahşi suikast metotlarına başvurdular. Cinaî eylemleri için kiralık katiller tuttular, hatta ahlaksız kadınları bile tuttular. Geçen Haziran ayının ortalarında memleketimde bir gezi planlamıştım. Gezi programın neşredilmişti. Bu suikastçılar gezi rotasında yerleşip benim ve erkânımın içinde olduğu otomobillere el bombası “yağdıracaklardı”.

Daha da ileri gittiler ve yıllarca benim davamın takipçisi olmuş, benim sadık siyasî dostum, hatta danışmanım olmuş bir kadını (Halide Edip Adıvar’ı kastediyor) ayarttılar. Bu kadını, bana içinde bir bomba olan bir çiçek buketini vermeyi kabul etmeye kandırdılar; ben buketi aldığımda bomba patlayacak ve herkes havaya uçacaktı. Bu akılsız kadın merhameti hak ediyor, çünkü hayatını vatanın iyiliği için feda edeceğine, benim milletin düşmanı olduğuma inandırılmıştı. Komplodaki rolünden dolayı affedilecek, çünkü vicdan azabı çekiyor ve gezimi iptal etmem için ilgili makamlara zamanında itirafta bulundu



AYNI YAZI ÜÇ BAŞKA GAZETEDE DE YAYINLANDI

Emile Hilderbrand adlı kişinin olmadığı, böyle bir söyleşinin gerçekleşmediği iddiasında bulunanlar olmuş. Taner Akçam’ın konuya dair söyledikleri aşağıdadır:

” Vaktiyle, Los Angeles Examiner gazetesinde yayımlanan bu görüşmenin sahte olduğu konusunda epey gürültü kopartılmış idi.
Görüşmeyi yapan Emile Hilderbrand adlı bir kişinin mevcut olmadığı, Atatürk’ün görüşmelerinin kaydedildiği defterlerde böyle bir görüşmeye ilişkin bir kaydın bulunmadığı vb. iddia edilmişti.
Konu üzerinde biraz durmak ve ek bazı bilgiler vermek şart.
Çünkü, hem bu görüşme muhtemel Türkiye’nin bilgisi dâhilinde yayımlanmıştı, hem de bu dönemde, aynı içerikte benzeri başka görüşmeler de Amerikan basınında boy gösteriyordu.
Birinci önemli bilgi, 1 Ağustos 1926 görüşmesinin bir tek Los Angeles Examiner gazetesinde yayımlanmadığıdır.
İlgili gazete, Randolph Hearst’ın sahibi olduğu Hearst Coporation grubuna aittir ve 1920’lerde grubun 20’den fazla gazetesi mevcuttur.
Sözkonusu görüşme, gruba ait olan Boston American (Boston Sunday Advertiser on Sundays): New York American ve The San Antonio Light Newspaper olmak üzere üç ayrı gazetede daha yayımlandı.”

0 yorum:

Yorum Gönder