Avukat değilim, dedektif hiç değilim. Size kardeşim Abdullah Cömert’in katilini nasıl ortaya çıkardığımızı anlatayım.
Üç ayı aşkın süre geçmişti kardeşim katledileli, biz polis tarafından katledildiğini kesin biliyorduk çünkü 15 tanık vardı ifade veren. Ama Devlet Hastanesi’nden başlayarak Adli Tıp Kurumu’na kadar herkes, yani devlet tarafı kardeşimin nasıl katledildiğini muammada bırakmıştı.
Bir türlü tespit edemiyorlardı kardeşimi neyin katlettiğini. Neyin katlettiğini bulursak kimin katlettiğini de bulacaktık avukatlarımıza göre.
Sokaklarda eli sopalılar gezmişti Armutlu’da, Abdocan’ın vurulduğu yerde. Dedikodular yayılmıştı; kardeşimin taşla veya sopayla dövülerek katledildiği söyleniyordu. O kadar görgü tanığına rağmen “acaba” sorusu bizi kahrediyordu. Acaba gerçekten dövülerek mi katledilmişti?
Hantallık ve dedikodular
Beş gönüllü avukatımız vardı! Sözde vardılar, ama gerçekte ne telefonlarıma cevap veriyorlardı ne de üç ay boyunca tek basın açıklaması yapmışlardı. Son zamanlarda onlarla kavga ediyordum (telefona cevap verdiklerinde). “Neden tek açıklama yok, dosya ne durumda, 3 ay geçmiş olmasına rağmen tek açıklama yok, niye?” diye soruyordum onlara.
Bana söylenen, üç polisin şüpheli olduğuydu: dosyada gazcı olarak isimleri geçen ve daha sonra dosyada tanık olarak dinlendiklerini öğrendiğim üç gazcı polis. Biri kardeşimin katiliydi ama hangisi?
Kolay sinirlenen biriyim. Kız kardeşim Meryem eve gözü yaşlı geldi, otobüsle eve gelirken şahit olduğu konuşma onu yıkmıştı. Otobüste iki kişi, Cömert ailesinin devletten para aldığını, bu nedenle seslerinin çıkmadığını konuşuyormuş. Avukatların insafına kalmış olan dosyadan ses gelmemesi basın açıklaması yapılmamasının sonucu muydu bu? Hem katledilmiştik hem de para aldığımız dedikodusu şehre yayılmıştı.
Hukuki yardıma ulaşma mücadelesi
Bardağı taşıran son damlaydı bu; avukatımız D. E.’yi arayıp dosyayı onlardan almak istediğimi söyledim ve aldım. Hemen evdeki kartvizitlerden avukat bakmaya başladım. Ama o da ne? “Etik kurallar” diyerek kimse dosyaya bakmak istemedi. O zaman ulaştığım herkes, eski avukatlarla çalışmamızı tavsiye ettiğinden, biz de bunu kabul etmediğimizden dolayı avukatsız kalmış gibiydik.
Bir ara internetten avukat aradığımızı duyurmayı düşündüm, ama dosyaya zarar gelir diye tanıdıklar üzerinden gitmek istiyordum. Üstelik bu süreçte ailenin bana karşı tutumu pek iyi değildi. Dosyaya zarar verdiğimi düşünenler vardı ailede ve inanılmaz mücadele vermek zorunda kalıyordum.
Tabii bu süreçte bir yandan da dosyayı okuyordum, dedim ya, ne avukatım, ne dedektif. Sadece yıllarca kontrat, anlaşma okumaktan kaynaklı bir tecrübeyle, dosyada önemli bulduğum noktaları puzzle parçaları gibi işaretliyordum kendimce. Tutanaklarda birbirini tutmayan noktalar vardı…
Cinayetin anatomisi
Ben bunları yaparken aranan kan da bulunmuştu, yılların avukatı Hatice Can hanıma ulaşmıştım. Dosyayı almayı kabul etti. Elde ettiğim bilgileri kendisiyle hemen paylaştım, uzun uzun oturup dosyayı inceliyorduk. Olayın gerçekleştiği yeri iyi bilmem dosyada ki ayrıntılara da hâkim olmama yarıyordu.
- Kardeşimi hastaneye götüren aracın şoförü saat 23:12′de 112’yi aramış.
- Kardeşim 23:17’de hastaneye giriş yapmış.
- Olay Yıldız Sokak’ta gerçekleşmiş.
- 23:09:26’da beyaz renkli akrep (Shortland) Yıldız Sokak’a doğru iki el atış yapmış. (O ana kadar oraya başka ateş eden yok, sonrasında var ama, 23:30’dan sonra.)
Dosyadan elde ettiğim ilk ayrıntılar bunlardı. Hepsini Hatice Hanım’la paylaştım. Geriye, eldeki kayıt CD’lerinden bu anı bulmak kalmıştı geriye (bu arada CD’ler henüz bende değildi ve eski avukatlardan alamamıştım.)
CD’ler elime geçince, görüntülerde açık bir şekilde görülüyordu: Beyaz akrep, Yıldız Sokak’a doğru yere paralel iki atış yapıyor ve yoluna devam ediyor. Hemen sonrasında sokak başında panikleyen insanlar…
Bu CD’ler 12 Haziran’da dosyaya girmişti ve eski avukatlar bu ayrıntıyı nasıl görmediler diye isyan ediyordum. Her şey açık ortada duruyordu. Beyaz renkli akrepteki gazcı Ahmet Kuş’tu ve bütün deliller kardeşimi katleden kişi olarak ona işaret ediyordu.
Büyük bir cinayet, bazen küçük bir ayrıntıda gizli kalabiliyor, yapmamız gereken halktan gelen tanıklıkları, delilleri birleştirmek ve sonuca ulaşmak. Katil illa ki bir açık verir. Hiçbir kurmaca gerçeğin üstüne çıkamaz. Gerçeklerin ise ortaya çıkmak gibi inatçı bir huyu vardır.
Görüntüler televizyonlarda yayınlandıktan bir hafta sora Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan karar çıktı: Kardeşimi katleden cisim gaz kapsülü. Savcılığın yapması gerekenleri biz yapıyorduk. Biz tüm delilleri sunduktan sonra polisler tanık sıfatından çıkarılıp sanık olarak ifadeleri alınmıştı. Kardeşim katledildikten 10 ay sonra iddianame bitirilmiş ve Ahmet Kuş hakkında olası kastla adam öldürme suçuyla dava açılmıştı.
20 ay geçti ve katil hâlâ serbest.
Gezite
0 yorum:
Yorum Gönder